TAKSİRLE İNSAN ÖLDÜRME SUÇU (TCK 85)
Taksirle insan öldürme suçu, Türk Ceza Kanunu (TCK) madde 85’ te düzenlenen bir suçtur.
Bu suç, kişinin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı hareket etmesi sonucu, istemeden bir başkasının ölümüne sebep olması durumunda işlenmiş sayılır. Taksir, kasten (bilerek ve isteyerek) değil, ihmal, dikkatsizlik, tedbirsizlik veya mesleki kurallara aykırılık gibi nedenlerle gerçekleşen bir durumdur.
Taksirle İnsan Öldürme Suçunun Unsurları:
1. Fail: Suçu işleyen kişi herhangi bir kimse olabilir. Fail, genellikle belli bir yükümlülüğe sahip olan (araç kullanan, iş yapan vb.) kişilerdir.
2. Taksirli Hareket: Suçun temel unsuru taksirli harekettir. Bu, failin dikkat ve özen yükümlülüğüne uymayarak istemeden ölüm sonucunu doğurmasıdır. Örneğin, trafik kurallarına uymayarak araç kullanmak veya iş güvenliği kurallarını ihmal etmek gibi durumlar bu kapsamda değerlendirilir.
3. Netice (Sonuç):Taksirli hareket sonucunda bir kişinin ölmesi gerekir. Ölüm neticesinin doğması, taksirle insan öldürme suçunun tamamlanması için zorunludur.
4. Nedensellik Bağı: Ölüm neticesi ile failin taksirli hareketi arasında bir nedensellik bağı bulunmalıdır. Yani, failin dikkatsiz veya tedbirsiz davranışı, ölümün doğrudan sebebi olmalıdır.
Taksirle İnsan Öldürme Suçu Şikayet Süresi
Taksirle adam öldürme suçu şikayete tabi bir suç değildir. Savcılık suçun işlendiğini öğrenir öğrenmez fail hakkında re' sen soruşturma yapar ve kamu davasını açar.Dava zamanaşımı 15 yıldır. Yani 15 yıl içinde bu suçun varlığından haber alınırsa dava açılır. Aksi taktirde zamanaşımı nedeniyle dava açamaz.
Cezai Yaptırım:
TCK 85. maddeye göre taksirle insan öldürme suçu işleyen kişi:
• 2 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
• Suç, birden fazla kişinin ölümüne veya bir kişinin ölümü ile birlikte birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmuşsa, 2 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası verilir.
Ağırlaştırıcı Sebepler:
Bazı durumlar, cezanın artırılmasına yol açabilir. Örneğin:
· Suçun işleniş biçimi, failin bilinçli taksirle(sonucu öngörmesine rağmen) hareket etmesi,
· Suçun kamu hizmeti yapan bir görevli tarafından görevini kötüye kullanarak işlenmesi.
Bilinçli Taksir:
Eğer fail, ölüm sonucunu öngörmüş ama bunu istememişse, bilinçlitaksir söz konusu olur. Bilinçli taksir halinde ceza, taksirle insan öldürmecezasının üçte biri oranında artırılır.
Taksirle İnsan Öldürme Suçunun Örnekleri:
· Trafik kazalarında sürücünün dikkatsizlik veya kurallara uymaması sonucu bir yayaya çarpıp ölümüne neden olması.
· İş güvenliği tedbirlerinin alınmaması nedeniyle bir işçinin iş kazasında ölmesi.
· Bir doktorun, mesleki kurallara uymaması sonucu hastasının ölmesine neden olması.
Taksirle ölüme neden olma suçu işleyen fail aleyhine, mağdur yakınlarının (anne, baba, eş, çocuklar, kardeşler vb.) maddi ve manevi tazminat davası açma hakkı vardır.
Taksirle veya Bilinçli Taksirle Ölüme Neden Olma Suçunda Görevli Mahkeme
Taksirle ölüme neden olma suçunda, yani fiil ister genel taksirle ister bilinçli taksirle işlenmiş olsun, bir kişinin ölümü halinde asliye ceza mahkemesi görevli mahkeme olarak belirlenmiştir (5235 SK md. 12).
Ancak taksirli fiil neticesinde en az 1 ölüm ile birlikte en az 1 yaralanma veya 2 ölüm gerçekleşmişse, taksirli suçu yargılama ağır ceza mahkemesi tarafından yerine getirilecektir.
Taksirle işlenen fiil neticesinde ölüm ve yaralanmalar meydana gelmesine rağmen yaralı olanlar soruşturma aşamasında şikayetten vazgeçmiş ve olayda sadece tek ölüm varsa yetkili mahkeme yine asliye ceza mahkemesi olacaktır.
Taksirle Ölüme NedenOlma Suçu ile İlgili Yargıtay Kararları
Trafik Kazasında Bilinçli Taksirle Ölüme Neden Olma
“…Sanık...'ın 08.07.2013 tarihinde saat 17.30 sıralarında, yerleşim yeri içerisinde, 3şeritli, 11 metre genişliğindeki, azami hız limitinin 50 km/saat olduğu yolda sevk ve idaresindeki otomobil ile seyir hâlinde iken, trafik ışığı bulunan kavşakta kırmızı ışık ihlali yapmak suretiyle kavşaktan geçtiği sırada, yaya bandı üzerinden yolun sağ tarafından sol tarafına geçmekte olan ...'un kullandığı bisiklete sol şeritte çarptığı, çarpmanın etkisiyle M. Ç’ nin 30 metre ileriye fırladığı, çarpma noktasıyla müteveffanın düştüğü yer arasında 30metre fren izi bırakan aracın çarpma noktasından itibaren 47 metre sonra durabildiği, müteveffanın maruz kaldığı kafa ve boyun travmasına bağlı gelişenin trakranial (kafa içi) kanama sonucunda olay yerinde hayatını kaybettiği, kovuşturma aşamasında olay sırasında 60-70 km/saat hızla gittiğini savunan sanığın olay anındaki hızının fren ve durma mesafelerine göre yaklaşık 70km/saat olduğu, tanık ...'ın sarı ışığın yandığını gören sanığın kırmızı ışığa yakalanmamak için hızını artırdığını beyan ettiği, sanığın kırmızı ışık ihlali yapmak suretiyle bilinçli taksirle hareket ettiği ve asli-tam kusurlu olduğu, müteveffanın kusurunun bulunmadığı, Yerel Mahkemece "suçun işleniş şekli, yeri, zamanı, ağırlığı, önemi...olayın oluş şekli, ölen kişinin çok genç yaşta olması" şeklindeki gerekçelerle TCK'nın 85/1. maddesi uyarınca temel cezanın 6 yıl hapis cezası olarak belirlendiği, "olayın oluş şekli, ölen kişinin çok genç yaşta olması" şeklindeki gerekçelerle de bilinçli taksir nedeniyle TCK'nın 22/3. maddesi uyarınca temel cezanın yarı oranında artırıldığı olayda; her ne kadar Yerel Mahkemece gerek temel cezanın gerekse artırım oranının belirlenmesi sırasında gösterilen "ölen kişinin çok genç yaşta olması" şeklindeki gerekçe yasal bir gerekçe değil ise de sanığın, hız sınırının 50 km/saat olduğu yerleşim yerinde hız limitinin yaklaşık %40üzerinde bir hızla seyretmesi, kavşağa yaklaşırken hızını azaltıp yavaşlaması ve kırmızı ışıkta durması gerekirken aksine hızını artırması ve asli- tam kusurlu olarak kırmızı ışık ihlaliyle bir kişinin ölümüyle neticelenen söz konusu olaya sebebiyet vermesi hususları birlikte değerlendirildiğinde, suçun işleniş biçimi, suçun işlendiği yer, meydana gelen zararın ve sanığın taksire dayalı kusurunun ağırlığı dikkate alındığında TCK'nın 85/1. maddesi uyarınca temel cezanın 6 yıl hapis cezası olarak üst hadden belirlenmesinin, yine kırmızı ışıkta geçmek şeklinde tek bir bilinçli taksir oluşturan hâl söz konusu olmakla birlikte, yasal hız limitinin oldukça üzerinde seyreden sanığın kavşağa yaklaştığı sırada hızını azaltması gerekirken hızını artırarak kavşağa girmek suretiyle mezkûr olaya sebebiyet vermesi karşısında bilinçli taksir oluşturan hâlin gerçekleştirilme şekline göre temel cezada üçte birden yarıya kadar artırım öngören TCK'nın 22/3. maddesi uyarınca yarı oranında artırım yapılmasının isabetli olduğu, TCK'nın 3. maddesindeki "orantılılık"ilkesinin ihlal edilmediği kabul edilmelidir. Bu itibarla, Yerel Mahkemenin usul ve kanuna uygun bulunan direnme kararına konu hükmünün onanmasına karar verilmelidir…” (Yargıtay Ceza Genel Kurulu T.15.01.2019, 2017/701 E., 2019/6K.)
Trafik Kazası Sonucu Taksirle Ölüme Neden Olma- İlliyet Bağı
“H..Ç..'nin 25.02.2010 tarihinde geçirdiği trafik kazası sonrası parietal çökme fraktürü nedeniyle kraniektomi ve lobektomi yapıldığı, 05.05.2010 tarihinde hastaneden taburcu edildiği, 08.06.2010 tarihinde evinde öldüğü, Adana Adli TıpGrup Başkanlığı tarafından yapılan otopsi üzerine düzenlenen raporda, kişinin ölüm sebebi ve geçirmiş olduğu trafik kazası arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığı hususunda tüm adli tahkikat dosyası ve tedavi evraklarının gönderilerek (İstanbul) Adli Tıp Kurumu Başkanlığı ilgili İhtisas Kurulu’ndan görüş alınmasının uygun olduğunun belirtilmesine karşın, sanığın eylemi ile ölüm arasında illiyet bağı olup olmadığı hususunda Adli Tıp Kurulu ilgiliİhtisas Dairesinden rapor alınmadan, eksik soruşturma ile yazılı şekilde hüküm tesisi, Kanuna aykırı olup, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321.maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA…”(Yargıtay 12. Ceza Dairesi, T. 27/03/2014,2013/15520 E., 2014/7660 K.)
Taksirle Ölüme Neden Olma Suçu
ÖZET: Sanığın, olay sırasında, emniyet şeridinde durduğuna ve geri geri gitmediğine ilişkin savunmaları ile bu savunmayı destekler mahiyetteki olayın tek görgü tanığının anlatımları, görevli trafik polisleri tarafından düzenlenen kaza tespit tutanağındaki bilgilerle örtüşmemektedir. Olayın meydana geliş şeklini iki ayrı olasılığa göre değerlendirerek, sanığın kusur oranını bu alternatiflere göre belirleyen bilirkişi ile Adli Tıp Kurumu’nun raporu arasında da gerek olayın gerçekleşme şeklini kabulde, gerekse kusur oranlarının belirlenmesi açısından farklılıklar bulunmaktadır. Bu nedenle, trafik kazası tespit tutanağı düzenleyen görevlilerin tanık olarak dinlenilmesi, gerekirse olay mahallinde keşif yapılması ve bu aşamadan sonra sanığın kusur durumunun belirlenmesi yoluna gidilmesi, maddi gerçeğe ulaşılması açısından zorunludur.
Taksirle Öldürme Suçu – Temel hürriyeti bağlayıcı cezanın alt hadden daha fazla uzaklaşılmak suretiyle belirlenmesi gereği – eksik ceza tayin edilmesinin isabetsizliği – hükmün bozulduğu…
ÖZET: Sanık hakkında hükmolunan hürriyeti bağlayıcı cezanın TCK’nun 50/1-a maddesi uyarınca adli para cezasına çevrilmesi yönünden isabetli olan yerel mahkeme direnme hükmünün, 2-6 yıl hapis cezasını gerektiren taksirle öldürme suçundan sanık hakkında temel hürriyeti bağlayıcı cezanınTCK’nun 61/1 ile 22/4. madde ve fıkralarında yer alan ölçütler uyarınca alt hadden daha fazla uzaklaşılmak suretiyle belirlenmesi gerekirken, eksik ceza tayin edilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
TaksirleÖlüme Sebebiyet Verme Suçu – yerel mahkemece sanığın ehliyetinin bulunmaması eylemin bilinçli taksirle gerçekleştirildiğine gerekçe gösterildiği– tek başına eylemin bilinçli taksirle gerçekleştirildiğini göstermediği...
ÖZET: Yerel mahkemece sanığın ehliyetinin bulunmaması, eylemin bilinçli taksirle gerçekleştirildiğine gerekçe gösterilmiş ise de, sürücü belgesi olmaksızın araç kullanmak, tek başına eylemin bilinçli taksirle gerçekleştirildiğini göstermemekte olup, nitekim taksirle öldürme ve yaralama suçlarından verilen hükümlerin temyiz incelemesini yapan Özel Dairece de sürücü belgesiz araç kullanmak tek başına bilinçli taksir hali olarak kabul edilmemiştir. (5237 S. K. m. 22) (2918 S. K. m. 52) (Karayolları Trafik Yönetmeliğim. 138) Taksirle ölüme sebebiyet verme suçundan sanık (H.Y.)’ın 5237 sayılı TCK’nun 85/1 ve 22/3. maddeleri uyarınca 2 yıl 8 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin, (A.) 10. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 23.06.2010 gün ve 613-716 sayılı hükmün sanık müdafi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 04.06.2012 gün ve 21409 – 13906 sayı ile; isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Öğretidede benimsendiği üzere, Ceza Genel Kurulunun birçok kararında taksirin unsurları;
1- Fiilin taksirle işlenebilen bir suç olması,
2-Hareketin iradi olması,
3-Sonucun istenmemesi,
4- Hareket ile sonuç arasında nedensellik bağının bulunması,
5- Sonucun öngörülebilir olmasına rağmen öngörülememiş olması, şeklinde kabul edilmektedir.
Taksirli suçlarda da, gerek icrai hareketin gerekse ihmali hareketin iradi olması ve meydana gelen neticenin öngörülebilir olması gerekmektedir. İradi bir davranış bulunmadığı takdirde taksirden bahsedilemeyeceği gibi, öngörülemeyecek bir sonucun gerçekleşmesi halinde de failin taksirli suçtan sorumluluğuna gidilemeyecektir. Sonucun gerçekleşmesinde, mağdurun taksirli davranışının da etkisinin bulunması halinde, diğer taksirli davranış nedensellik bağını kesmediği sürece bu durum failin taksirli sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı gibi, taksirin niteliğinide değiştirmez. 5237 sayılı TCK’nda kusurun derecelendirilmesi suretiyle herhangi bir ceza indirimi söz konusu olmadığından, bu hal ancak temel cezanın tayininde dikkate alınabilir. 5237 sayılı TCK’nda taksir; basit taksir ve bilinçli taksir şeklinde ayrıma tabi tutulmuş, kanunun 22/3. fıkrasında bilinçli taksir; şeklinde tanımlanmış, bu halde taksirli suça ilişkin cezanın üçte birden yarıya kadar arttırılacağı öngörülmüştür. Basit taksir ile bilinçli taksir arasındaki ayırıcı ölçüt; taksirde failin öngörülebilir nitelikteki neticeyi öngöre-memesi, bilinçli taksir halinde ise bu neticeyi öngörmüş olmasıdır.
Bilinçli taksirde gerçekleşen sonuç, fail tarafından öngörüldüğü halde istenmemiştir. Gerçekten neticeyi öngördüğü halde, sırf şansına veya başka etkenlere, hatta kendi beceri veya bilgisine güvenerek hareket eden kimsenin hali, bunu öngörmemiş olan kimsenin hali ile bir tutulamaz. Neticeyi öngören kimse, ne olursa olsun, bu sonucu meydana getirecek harekette bulunmamakla yükümlüdür.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Sanığın hafif eğimli ve virajlı yolda, yol şartlarına göre hızını ayarlamayarak yol kenarında yürümekte olan (E.)’e arkadan çarparak ölümüne neden olması şeklinde gelişen olayda, alkollü olduğuya da aşırı süratli ve tehlikeli şekilde araç kullandığına dair delil bulunmadığı gibi, araç kullanmayı bilmediği de ileri sürülmeyen sanığın, meydana gelen neticeyi öngörmesi gerektiği halde gerekli dikkat ve özeni göstermeyerek öngöremediği, dolayısıyla bilinçli taksir halinin bulunmadığının kabulü gerekmektedir. Yerel mahkemece sanığın ehliyetinin bulunmaması, eylemin bilinçli taksirle gerçekleştirildiğine gerekçe gösterilmiş ise de, sürücü belgesi olmaksızın araç kullanmak, tek başına eylemin bilinçli taksirle gerçekleştirildiğini göstermemekte olup, nitekim taksirle öldürme ve yaralama suçlarından verilen hükümlerin temyiz incelemesini yapan Özel Dairece de sürücü belgesiz araç kullanmak tek başına bilinçli taksir hali olarak kabul edilmemiştir. (12 CD.nin 12.09.2013 gün 1592-19861 ve 08.10.2013 gün 2681-22998 sayılı kararları). Bu itibarla, isabetsiz olan yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir. Açıklanan nedenlerle, (A.) 10.Asliye Ceza Mahkemesinin 03.10.2012 gün ve 593 – 644 sayılı direnme hükmünün sanığın eylemini taksirle gerçekleştirdiği gözetilmeksizin, bilinçli taksirle gerçekleştirdiğinin kabulü ile karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına..