Sulh Ceza Hakimliği Tarafından Verilmiş Olan Tutukluluğa İtiraz Dilekçesi
Bilindiği üzere sulh ceza hakimliklerince verilen tutukluluk ya da adli kontrol kararlarında bir üst sulh ceza hakimliğine itiraz ediliyordu. Ancak 01.01.2022 tarihli yasa değişikliğiyle artık sulh ceza hakimliklerince verilen tutuklama veya adli kontrol kararlarında itirazlar Asliye ceza mahkemeleri tarafından görülecektir.
08/07/2021 tarihinde Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 24. maddesinin b bendi"Sulh Ceza Hakimliğinin tutuklama ve adli kontrole ilişkin verdiği kararlara karşı yapılan itirazların incelenmesi, yargı çevresinde bulunduğuAsliye Ceza Mahkemesi hakimine aittir. İtirazı incelemeye yetkili mercilerin farklı olduğu hâllerde, itirazların gecikmeksizin incelenmesi amacıyla, kararına itiraz edilen Sulh Ceza Hakimliği tarafından gerekli tedbirler alınır. Sulh Ceza Hakimliği işleri, Asliye Ceza Hakimi tarafından görülüyorsa itirazı inceleme yetkisi Ağır Ceza Mahkemesi Başkanına aittir." Şeklindeydi.
Söz konusu değişiklik; 01/01/2022 tarihinde yürürlüğe girmiştir. İlgili kanun değişikliğiyle Sulh Ceza Hakimliklerinin tutuklama ve adli kontrol kararlarına karşı dikey itiraz usulü getirilmiş olup, böylece Sulh Ceza Hakimliklerinin söz konusu kararlarına itirazların başka Sulh Ceza Hakimliklerince incelenmesi uygulamasına son verilmiştir. Tutuklama ve adli kontrole yönelik itirazlara bir üst mahkeme olan Asliye Ceza Mahkemesinin bakmasına karar verilmiştir.
Yeni kanun değişikliğiyle birlikte mahkemeye itiraz dilekçesi örneğini sunuyoruz;
İSTANBUL ( ) ASLİYECEZA MAHKEMESİ’ NE
SUNULMAK ÜZERE
İSTANBUL ( ) SULH CEZA HAKİMLİĞİ’ NE
DOSYA NO: 2021/ D.İş
ŞÜPHELİ:
MÜDAFİİ: Av. Ferhat BULUT
KONU: Müvekkil hakkında verilmiş olan İstanbul( ) Sulh Ceza Hakimliği’nin 2021/D.iş, 01/08/2021 Tarihli Tutuklama kararının kaldırılarak, tutuksuz yargılanması istemli itiraz dilekçemiz.
Açıklamalar
İstanbul CumhuriyetBaşsavcılığı’nca yürütülen 2021/ nolu soruşturma kapsamında 01/08/2021 tarihinde "Uyuşturucu veya Uyarıcı MaddeTicareti Yapma Veya Sağlama" suçu ile müvekkilin ifadesi alınmış ve tutuklama tedbiri uygulanması istemiyle İstanbul ( ) Sulh Ceza Hakimliği’ ne sevk edilmiştir.
İstanbul 2.Sulh CezaHakimliği 01/08/2021 tarih ve 2021/ D.İş sayılı kararı ile müvekkil hakkında CMK m.100 gereğince tutuklanma tedbirinin uygulanmasına karar verilmiştir.
Öncelikle Tutuklama kararında yer verilen gerekçeler doğru olmadığı gibi, kuvvetli suç şüphesi olmaması, tutuklama nedenlerinin varlığını ortaya koyacak somut bir tespit olmaması, suça konu uyuşturucu maddenin salt varlığı, "uyuşturucu ticareti ve sağlama " suçunun gerçekleştiği anlamına gelmemesi ve ölçüsüz bir tedbir olması nedeniyle tutuklama kararı haksız ve hukuka aykırı olmuştur.Zira;
Müvekkil Muğla' da ikamet etmektedir. 01/08/2021 tarihinde Ankaraİlinden … Plakalı Peugeot Marka ikinci el bir araç satın almıştır. İstanbul' a hem aracın yedek parçalarını almak , hem de hamile eşini görmek amacıyla gitme niyetinde bulunan müvekkil, diğer şüpheli …… ile yaptığı telefon görüşmesi neticesinde, "birlikte aracın kutlamasını yapma, eğlenme maksadıyla " anlaşmışlardır. Bu niyetle müvekkil, …… Kocaeli' nden alarak birlikte Topkapı’ ya gitmişlerdir.
Akabinde gerek müvekkil gerek diğer şüpheli …. tarafından ifade edildiği üzere aracı kutlamak ve uzun süredir görüşmedikleri için eğlence amaçlı olarak içmek ve kullanmak üzere dosyada adı geçen … isimli şahıstan bir miktar uyuşturucu madde satın almışlardır. Uyuşturucuyu maddeyi satın alınmasından kısa bir süre sonra müvekkil ve diğer şüpheli ….. da içerisinde bulunduğu araç, kolluk kuvveti tarafından çevrilmiş, önleme araması neticesinde söz konusu maddeler ele geçirilmiştir.
Dosya kapsamı incelendiğinde, müvekkilin"uyuşturucu ticareti ve sağlama " suçunu işlediğine yönelik herhangi bir somut delil de bulunmamaktadır. Zira;
Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre bir olayda uyuşturucu ticareti suçundan bahsedilmesi için kişinin; satma, devretme, tedarik etme davranışı içine girmiş olması, uyuşturucu maddenin bulunduğu yer ve bulunduruluş biçimi itibarıyla;
Çok sayıda özenle hazırlanmış paketçikler halinde, her pakette aynı miktarda uyuşturucunun bulunması,
Uyuşturucunun yanında hassas terazi ve paketlemede kullanılan ambalaj malzemesi bulunması,
Miktar itibarıyla kullanım sınırlarının üzerinde bir miktarın ele geçirilmiş olması gerekmektedir.
***Dosya kapsamında, kolluk tarafından tutulan tutanaklar da dahil olmak üzere, müvekkilin yukarıda sayılan hareketlerden herhangi birini gerçekleştirmeye yönelik hareketinin olmadığı anlaşılmaktadır.
T.C. YARGITAY CEZA GENELKURULU E. 2012/10-1335 K. 2013/423 T. 22.10.2013
".........Bir ihbar üzerine yakalanan sanığın üzerinde taşıdığı poşetin içerisinde ele geçirilen kenevir bitkisi dışında, uyuşturucu madde ticareti yaptığı yolunda teknik ya da fiziki takip, tanık beyanı, iletişimin tespiti v.b gibi somut, yeterli, her türlü şüpheden arınmış, kesin ve inandırıcı herhangi bir delil elde edilememesi, uygulamada ilke olarak kabul edilen yıllık uyuşturucu madde kullanım miktarı göz önünde bulundurulduğunda, adli raporda belirtilen 345,510gramlık esrar maddesinin yıllık şahsi kullanım sınırları içerisinde olması, sanığın uyuşturucu maddeyi satmak için değil kullanmak amacıyla satın aldığı yönündeki aksi kanıtlanamayan istikrarlı savunmaları birlikte değerlendirildiğinde, uyuşturucu madde ticareti suçunu işlediği şüphe boyutundan öteye geçememektedir."
*** YARGITAY İÇTİHATLARI GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULDUĞUNDA UYUŞTURUCU MİKTARININ KULLANIM MİKTARINI DAAŞMADIĞININ ANLAŞILDIĞI, OLAY YERİ TUTANAĞININ İNCELENMESİNDE DE SATIŞA İLİŞKİNHERHANGİ BİR GÖRGÜYE DAYALI BİLGİDEN BAHSEDİLMEDİĞİ, MÜVEKKLİN ALEYHİNDE BEYANBULUNMADIĞI DOSYADA MÜVEKKİLİNUYUŞTURUCU SATIŞI SUÇUNU İŞLEDİĞİNE DAİR HER TÜRLÜ ŞÜPHEDEN UZAK, KESİN YETERLİDELİL ELDE EDİLEMEDİĞİ BİLİNMEKTEDİR.
Yargıtay 10. CezaDairesi’nin 11.10.2013 tarih, 2012/13522 E. ve 2013/8959 K. ile Yargıtay 10.Ceza Dairesi’nin 08.12.2010 tarih, 2008/2872 E. ve 2010/26366 K. sayılı kararları.
Yargıtay 10. CezaDairesi 11.10.2013 tarihli kararında, “Sanık ile müştekinin aralarında arkadaşlık ilişkisinin bulunduğu, sanığın olay günü müşteki ile birlikte yanında getirmiş olduğu esrarlı sigarayı içtikleri, aynı sigarayı birlikte içmeleri nedeniyle temin etme kastının bulunmadığı gözetilmeden sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma’ yerine, ‘uyuşturucu madde ticareti yapma’ suçundan mahkumiyet hükmü kurulması” bozma gerekçesi yapılmıştır.
Yukarıda da izah edildiği üzere, müvekkilin uyuşturucu ticareti şüphesiyle tutuklanması son derece ağır bir yaptırım olup mevcut dosya kapsamında uyuşturucu ticareti ile ilgili hiçbir somut delil bulunmamaktadır.CMK 101. Maddeye göre;
" Tutuklamaya ilişkin kararlarda;
a) Kuvvetli suç şüphesini,
b) Tutuklama nedenlerinin varlığını,
c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu,
gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir."
Denilerek eğer bir tutuklama kararı veriliyorsa, GEREKÇELİ, SOMUT OLGULARLA GEREKÇELENDİRİLMİŞ DELİLLER, NEDENLER VE VAKIALARIN KARARDA gösterilmesi gerekmektedir.
Kuvvetli Suç Şüphesini Gösteren Olgular Ortaya Konmamıştır
Şüphelinin tutuklanabilmesi için Anayasanın 19.maddesinin 3. fıkrasında ve CMK'nın 100. maddesinde de belirtildiği gibi, kişinin suç işlediği konusunda kuvvetli şüphenin varlığı gerekmektedir.
Tutuklama, kişi özgürlüğünü ortadan kaldıran çok ağır bir tedbir olduğundan yasa koyucu burada özellikle eldeki deliller değerlendirildiğinde; 'yeterli' olan değil 'kuvvetli' olan şüpheyi aramıştır.
Kanunda ifadesini bulan 'kuvvetli şüphe', kişinin fail ya da suç ortağı olarak bir suçu işlediği konusunda büyük bir ihtimal bulunmasıdır. Tutuklama kararında kuvvetli şüphenin var olduğu kanaatini uyandıran nedenler, vakıalar belirtilmelidir.
Oysa tutuklama kararında kuvvetli suç şüphesini gösteren olguların ne olduğu ortaya konulmamıştır.
Tutuklama Nedenlerinin Varlığı Ortaya Konulmalıdır
Kişinin suçluluğu hakkında kuvvetli şüphenin bulunması tek başına yeterli değildir. Kanunda tek tek sayılmış olan tutuklama nedenlerinin bulunup bulunmadığının da araştırılması gerekmektedir.
Salt olarak müvekkilin ve diğer şüphelinin bulunduğu araçta uyuşturucu maddesi ele geçirilmesi hele ki kullanım sınırlarında olan uyuşturucu maddesi ele geçirilmesi uyuşturucu ticareti yaptığına delalet gösteremeyeceği gibi yukarıda ayrıntılı olarak değindiğimiz gibi müvekkil ile ….. söz konusu maddeyi içmek için satın almışlardır. Kriminal raporlarından da anlaşılacağı üzere ele geçirilen madde kullanım sınırları içerisinde kalmaktadır.
Kaçma Şüphesinin Varlığı Ortaya Konulmalıdır
Şüphelinin ya da sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran olguların bulunması bir tutuklama nedenidir. Müvekkil ile ilgili bu şekilde bir tespit ya da değerlendirme varsa bu durum açıkça kararda yeralmalıdır.
Müvekkil evli, çocuk sahibi olup, dosyada sunmuş olduğumuz ikametgah adresi ve çalışma belgesinde de sabittir ki düzenli bir yaşantısı ve aile hayatı olan bir şahıstır. Ayrıca müvekkilin bugüne kadar herhangi bir sabıka kaydı dahi yoktur.
Delilleri Karartma Şüphesi Ortaya Konulmalıdır
Delillerin karartılması şüphesinin bulunup bulunmadığı ancak somut olayın özellikleri ile, sanığın kişiliği, tutumları, yaşam koşulları dikkate alınarak tutuklamanın nedeni olmalıdır. Her suç için zan altındaki kişinin mutlaka maddi gerçeği saklamak isteyeceği yolunda bir ön yargıdan yola çıkılarak tutuklamaya karar verilmesinin anayasa ile güvence altına alınmış olan kişi özgürlüğünü derinden zedeleyeceği ifade edilmektedir.
Müvekkil hakkında yürütülen soruşturma kapsamında karartılacak ya da gizlenecek bir delil bulunmamaktadır. Kolluk kuvvetleri tarafından telefonlar dahil bütün deliller elde edilmiş olup, adli emanette muhafaza edilmektedir. Bu nedenle delil karartma şüphesinin varlığından bahsedilmesi doğru olmayacaktır.
Tutuklamanın Orantılı Olması Gerekir
Ceza MuhakemesiKanunu'nun tutuklamayı düzenleyen 100. maddesinde tutuklamanın 'orantılı' olması gerektiği hususu açıkça belirtilmiştir. Soruşturma konusu fiilin önemi, karşılığında şüpheli ya da suçluya verilecek olan ceza ya da güvenlik tedbiri göz önüne alınarak, verilecek olan tutuklama kararı kişi açısından haksızlığa neden olmayacaksa verilmelidir. Kanunda aranılan orantılılık ilkesi bunu gerektirmektedir. Ayrıca, tutuklama, tedbir olarak başvurulan son çare olmalıdır. 'orantılılık' ilkesi gereği, ilk olarak kişi üzerinde daha az hak kısıtlanmasına neden olacak tedbirlere başvurulmalıdır.
Müvekkilin bakmakla yükümlü olduğu henüz bir aylık bebeği , eşi , anne ve babası vardır. Tutuklama tedbiriyle birlikte müvekkil ailesi de maalesef cezalandırılmış durumundadır. Müvekkil bugüne kadar hiçbir suça karışmamıştır. Böyle birisi hakkında adli kontrol tedbiri uygulanmayıp doğrudan tutuklama yoluna gidilmesi hukuken doğru olmadığı gibi vicdanen de doğru olmamıştır.
Son olarak yukarıda ayrıntılı olarak ele aldığımız nedenler ışığında tutuklu olan ve kullanmak için uyuşturucu madde bulunduran müvekkilin, uygun görülecek her türlü adli kontrol şartları dahilinde tahliyesini talep etme zarureti doğmuştur.
Netice ve Talep : Yukarıda arz ve izah olunan nedenler ışığında
Müvekkil hakkında verilmiş olan TUTUKLULUĞUN itirazen kaldırılmasını,
Ceza Muhakemesi Kanununun 104 ve devamı maddeleri gereğince müvekkilin TAHLİYESİNİ sayın hakimliğin aksi kanaatte olması durumunda uygun görebileceği her türlü adli kontrol hükümlerinin uygulanmasını saygıyla talep ederiz.
Şüpheli Müdafii
Av. Ferhat BULUT